Oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2016 Pazartesi

Furkan

Oruç Tutanlar İçin Tavsiyeler

1) Ağır ve yağlı besinlerden beslenmemeye özen gösterin


2) Tuzlu besinler tüketmeyin.


3) Domates ve salatalık sindirimi kolay besinlerdir. Esmer ekmek, yumurta ve az yağlı peynirinizi sofranızda yer verin.


4) Meyve, sebze ve tam tahıllı yiyecekleri tüketmeyi unutmayın.


5) Mutlaka sahura kalkın aksi halde midede asit salgılanarak mide yanması, ekşimesi, kazınması gibi problemler yaşanabiliyor. Bu nedenle Ramazan boyu, hele de ilk sahurun mutlaka yapılması gerekiyor.

6) Sahurda kahvaltı yapın. En kaliteli protein olan yumurta, tam buğday ekmeği, peynir gibi tok tutan besinleri tüketin. Ayrıca; ceviz, badem gibi kaliteli yağ içeren ve tok tutan besinler de sahur sofralarınızda yer almalı. Bunlara ek olarak; sahurda tüketeceğiniz 1 su bardağı süt veya 1 kase yoğurt da tok kalmanıza yardım edecek, besleyici yiyeceklerdir.


Devamını Oku

27 Mayıs 2016 Cuma

Unknown

Oruçluyken Sıvı Kaybı Nasıl Önlenir ?

Ramazan Ayında Sıvı Kaybını Önlemek İçin Ne yapmalı?

Ramazan Ayında Sıvı Kaybını Önlemek İçin Ne yapmalı?


Yaş ilerledikçe vücut su içeriği çeşitli nedenlerle azalmakta.
Bildiğimiz şekli ile yaşam için en önemli molekül su, genç erkeklerde vücut ağırlığının %60'ını genç kadınlarda ise %50'sini su oluşturmakta. Çocuklarda ise bu oran biraz daha yüksek (%65-75) iken yaş ilerledikçe vücut su içeriği çeşitli nedenlerle azalmakta.
Op. Dr. Levent Gürkan
Üroloji Uzmanı
Tüm hayati fonksiyonların devamını sağlayan ve atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında kilit rol oynayan su içeriğini korumak, yaşamı sürdürebilmek açısından kritik önem taşır. Su miktarı beyin ve böbreklerin ortak çalışması ile düzenlenir.
Normal şartlar altında vücudun idrar (yaklaşık 1.0-1.5 litre/gün) yanında görünmez kayıp olarak adlandırılan dışkı (0.1 litre/gün), ter (0.1 litre/gün) ve solunum (0.3 litre/gün) ile birlikte yaklaşık olarak günlük 1.5 – 2 litre sıvı kaybı vardır. Bu sıvı kaybı fizyolojik durumlarda ve bazı hastalıklar ile birlikte belirgin olarak artış gösterebilir. Bunların başında hava sıcaklığında artışa bağlı olarak terleme ve solunumla kayıplar ve egzersiz gibi doğal durumlar ile güneş yanıkları, ishal veya ateşli hastalıklar gibi olağandışı durumlar gelir.
Su kaybı  geliştiğinde vücut tuz yoğunluğu artar ve beyindeki susama merkezi tetiklenir. Oluşan susama hissi sonucu su/sıvı içeriz ve vücut sıvımızdaki eksiği tamamlarız. Günlük sıvı ihtiyacı kişiye ve ortama bağlı olarak değişiklik göstermesine rağmen kabaca kişinin ağırlığından kilo başına 30 cc olarak hesaplanabilir. Bu sıvı ihtiyacının yarısı gıdalardan sağlanırken yarısının da içilmesi gerekir. Özellikle sıcaklığın 30 derece’nin üzerine çıktığı durumlarda her 2 derece artış için günlük su tüketimimize 2 bardak eklememiz gerekmektedir.
Dehidratasyon Nedir?   Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?   Nasıl Korunabiliriz?
Vücutta oluşan su eksiğini tamamlamadığımız veya tamamlayamadığımız durumlarda ‘kururuz’. Dehidratasyon olarak adlandırılan bu durum en basit hali ile susama ve huzursuzluk hissi, iştahta azalma ve ciltte kuruma ile kendini gösterirken sıvı kaybı ilerledikçe idrar miktarında azalma ve renginde koyulaşma, ağızda kuruluk, açıklanamaz yorgunluk ve performans kaybı, baş ağrısı, ayağa hızlı kalkıldığında baş dönmesi ve keyifsizlik baş gösterir. Sıvı açığı buna rağmen tamamlanmazsa ve %5-6'lara ulaşırsa kişide uykuya eğilim, bulantı ve bacaklarda karıncalanma başlar ve sıvı kaybı %10'lara ulaştığında kaslarda istemsiz kasılmalar, görüşte bozulma gerçekleşir. %15'in üzerinde sıvı kayıpları hayat ile bağdaşmaz.
Dehidratasyon, hastanın susama hissinin olmaması, susadığı halde suya ulaşamaması, yeterli hız veya miktarda içememesi veya su emilim ve atılımını bozan hastalıklar sonucu gelişir.
Susama hissinin olmaması en abartılı hali ile komada veya zihin fonksiyonları azalmış hastalarında görülürken çok daha sık rastlanan şekli yaşlılarda görülen şeklidir. Özellikle yaşlılarda susama hissi oldukça azalabileceğinden bu grubun sıvı alımı susuzluk duymasalar bile düzenli olarak desteklenmelidir. Kabaca bu gruptaki kişilerin yaklaşık 3 ila 5 saatte bir tuvalete gitme ihtiyaçlarının doğması ve idrar renklerinin şeffaf veya açık sarı renkte olması gerekmektedir.
Oruç, kuraklık veya tecrit gibi durumlarda kişi susamasına rağmen suya erişimi yoktur. Bu gibi durumlarda su açığını gidermek mümkün olmayacağından temel amaç kaybın en aza indirilmesi olmalıdır. Bunun için bu dönemde ağır fiziksel aktiviteden kaçınmak, vücut ısısını düşük tutacak serin ve nemli ortamlarda bulunmak, hafif giysileri tercih etmek akılcı olacaktır.
Çok sıcak havalarda egzersiz ve ishal gibi bazı durumlarda ise kişinin su alımından daha hızlı olarak su ve daha önemli olarak tuz kaybı gelişir. Bu gibi durumlarda kişinin daha susuzluk hissi oluşmadan su ve elektrolit (madensuyu veya izotonik şekersiz egzersiz sıvıları ile) alımına başlaması hayati önem kazanır.

Dehidratasyon Böbrek Açısından Ne Riskler İçerir? Kalıcı Hasar Verebilir Mi? Tedavisi Nedir?
Hafif düzeyde olan dehidratasyon hiçbir organda kalıcı hasara yol açmaz ancak altta yatan bir kronik böbrek yetmezliğinin bulgu vermesine neden olabilir. Hafif düzeyde olan dehidratasyonun tedavisinde ağız yoluyla alınan sıvı ve elektrolitlerle eksikliğin giderilmesi yeterli olmaktadır.
Daha ağır dehidratasyonda ise ağızdan sıvı alımı yeterli olmayabilir ve kişinin bir sağlık kuruluşunda yatarak damardan sıvı tedavisi görmesi gerekebilir. Ağır dehidratasyon vakalarında esas sorun  böbrek  fonksiyonları ile ilgilidir. Akut böbrek yetmezliği gelişen hastalarda tüm destek tedavilerinin yanında vücuttan atıkların uzaklaştırılması için kısa süreli diyaliz ihtiyacı doğabilir. Bu kişilerde zamanında ve yeterli tedavi ile böbreklerin tekrar düzgün çalışmalarını sağlayacak sıvı ve kan basıncı sağlanamazsa gelişen akut böbrek yetmezliği kronikleşir ve hasta hayatı boyunca diyaliz hastası olabilir.

Ramazan’da Oruç Tutacak Kişiler İçin Öneriler
Ramazan’ın çok sıcak yaz günlerine isabet ettiği bu sene su dengesinin korunması oruç tutanlar açısından büyük önem taşımakta. Her kişi yukarıda belirttiğimiz formülü kullanarak günlük sıvı ihtiyacını kabaca belirlemeli ve bu miktarı tek seferde değil, iftar ile sahur arasına bölerek almalıdır. İçilecek sıvı seçilirken gazlı ve şekerli içeceklerden uzak durulması ve daha çok su, taze meyve suyu ve madensuyu tüketilmesi doğru olacaktır. Bunun yanında daha önce bahsettiğimiz gibi aldığımız sıvının önemli bir kısmı da yediğimiz katı gıdalardan geldiğinden bu dönemde aşırı tuzlu ve kızartma gıdalardan uzak durarak daha çok meyve ve sebze tüketmemiz gerekmekte. Gün içinde ise sıvı kaybımızı en aza indirmek için hafif giysiler giymeli, serin ve nemli ortamlarda bulunmalı ve fiziksel aktiviteden kaçınmalıyız.
Devamını Oku
Unknown

Oruçluyken Spor Yapılabilir mi ?

Oruçluyken spor yapılır mı?

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Elçin Aykutoğlu, spor yaparken dikkatli olunması konusunda

Ramazan ayının yaz dönemine gelişiyle açlık süreleri uzuyor, yüksek sıcaklıklar vücudumuzu orucun etkilerine daha açık hale getiriyor. Sporu da bu sürece eklediğimiz zaman herhangi bir sorunla karşılaşmamak için dikkat etmemiz gereken noktalar artıyor.

Ramazan'da spor aktivitelerine devam etmek isteyen ya da Ramazan'da kilo alma endişesiyle spora yönelenlere önerilerde bulunan Anadolu Sağlık Merkezi'nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Elçin Aykutoğlu, oruçlu kişilere öncelikle spor esnasında hissedilen fiziksel ve ruhsal yorgunluğun nedenlerinin bulunmasını önerdi.

Enerji depolarının orucun ilerleyen saatlerinde zayıfladığını ve sıcak havalarda yapılan aktiviteler sonucu aşırı terleme ile vücut sıvı dengesinin bozulmasının spor açısından en önemli sorunlardan biri olduğunu söyleyen Dr. Aykutoğlu, buna değişen yemek ve uyku düzeninin de eklendiğini dile getirdi.

Ek sağlık sorunları olmayan bireyler için Ramazan süresince yapılan sporun bir sakınca yaratmadığını söyleyen Dr. Aykutoğlu bu dönemde hangi spor dalıyla uğraşılırsa uğraşılsın ciddi mineral ve su kayıpları yaşanacağını bildirdi. Oruç tutulan dönemle oruç tutulmayan dönem arasındaki en önemli farkın, oruçlu olunan dönemde yaşanan kayıpların hemen yerine konamaması olduğunu dile getiren Dr. Aykutoğlu, bunun vücudu güçsüz bırakabileceğine değindi ve oruç tutanların spor için günün serin saatlerini tercih etmelerini önerdi.

İFTAR SONRASI EN İDEALİ YÜRÜYÜŞ

Ramazan süresince sağlıklı kalmak adını yapılacak aktiviteleri seçerken bir o kadar da dikkatli olmak gerekiyor. Bu dönemde tercih edilebilecek az risk taşıyan aktivitelerin iftar öncesi ya da iftardan 1-2 saat sonra yapılacak yürüyüşler olduğunu söyleyen Dr. Aykutoğlu, bu arada su içilebileceği için olumsuzlukların daha az hissedileceğini bildirdi.

İftarda fazla yağlı ve zor sindirelecek besinler tercih edilmemesini ve yemeğin üstünden 1-2 saat geçmeden harekete geçilmemesini öneren Dr. Aykutoğlu, iftar öğünün ara öğün ile bölünmesinin sindirim sistemi için daha faydalı olacağını söyledi.
 

Ramazan yeni bir spora başlamak için uygun mu?

Bireyin Ramazan ayı süresince daha önce hiç yapmamış olduğu bir spora başlamasının sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini söyleyen Dr. Elçin Aykutoğlu, egzersizin hücresel anlamda bir stres olduğuna dikkat çekti. Bu strese hiç maruz kalmamış kişilerin başlangıç döneminin sıkıntılı olabileceğini ve bu dönemde bir de oruç tutarak ikinci bir hücresel stresin yükü daha da artıracağını sözlerine ekleyen Dr. Aykutoğlu "Yeni bir spora başlamak isteyenler hekimleri ile bu konuyu tartışmalıdır" dedi. Böyle bir imkânları yok ise bu aktiviteleri Ramazan ayı sonrasına ertelemelerini tavsiye eden Dr. Aykutoğlu, ancak düşük şiddete yapılacak bir egzersiz ve yürüyüşün kendilerini iyi hissettikleri sürece yapılmasında bir sakınca olmayacağını belirtti. 

 

Devamını Oku
Unknown

Sağlıklı Oruç Tutmak

Sağlıklı oruç için sahur şart !

Sahur öğününü atlamak sağlık açısından çok zararlı...

Ramazan ayında oruçla birlikte beslenme alışkanlıklarımız da tamamen değişir. Özellikle uzun süre aç kalıp iftarda yemeğe fazla yüklenmek ne kadar yanlış bir davranışsa, sahur öğününü atlamak da sağlık açısından bir o kadar zararlıdır. Sahur öğünü atlanır veya sahurda doğru beslenilmezse kişi kendini gün boyu halsiz, yorgun ve bitkin hissedebilir. Central Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt Deniz Şafak “Sahur kesinlikle atlanmamalı, bu öğünde vücudu rahatsız edecek besinlerinden de uzak durulmalıdır. Özellikle mide yanması şikayeti olan veya reflü hastası kişilerin daha özenli davranmaları gerekir” diyor.

Tüm yıl beklenen Ramazan geldi. Evlerde ve mutfaklarda da Ramazan ayına özel hazırlıklar devam ediyor. Diğer günlere nazaran çok daha özenle hazırlanan sofralara şahit oluyoruz. Ramazan’ın yaz aylarına denk gelmesi sebebiyle de oruç tutarken birtakım zorluklar yaşanabiliyor. Ancak dikkat edilecek önemli birkaç nokta ile Ramazan ayı en sağlıklı haliyle geçirilebilir.

Mide yanması ve reflüye dikkat

Sahur Ramazan ayında en önemli öğündür ve sahurda tüketilen besinler sayesinde vücut gün boyunca çalışmasını sürdürebilir.  Ancak bu öğün atlanır veya sahurda doğru beslenilmezse kişi kendini gün boyu halsiz, yorgun ve bitkin hissedebilir. Bu sebeple sahur kesinlikle atlanmamalı, bu öğünde vücudu rahatsız edecek besinlerinden de uzak durulmalıdır. Özellikle mide yanması şikayeti olan veya reflü hastası kişilerin daha özenli davranmaları gerekir.

Sahura kalkmadan oruç tutmak sakıncalı

Ne yazık ki ülkemizde genellikle birçok kişi sahura kalkmadan oruç tutuyor. Bu çok yanlış bir davranıştır. Bu durum açlık sürecini uzattığı gibi, kişinin enerji deposunu da zamanından çok önce tüketmesine sebep olur. Unutulmamalıdır ki aç kalındığında vücut ilk olarak karbonhidrat depolarını harcar ve enerji eksiğini bu şekilde tamamlamaya çalışır. Ayrıca halk arasında iftar sofralarının sahurdan daha önemli olduğuna dair yanlış bir inanış da hakimdir. Oysa tam tersi olmalı, sahur sofralarının çok daha kuvvetli ve besleyici besinlerden hazırlanması gerekir. Çünkü alınan her besin uzun saatler boyunca vücut tarafından kullanılır. Bu nedenle doğru hazırlanan sahur sofraları vücudun gereksinimlerini karşılaması bakımından oldukça önem taşır.

Sağlıklı sahur için formül: Bol sıvı

Sahurda bol sıvı alınması oldukça önem taşır. Bu sebeple sıvı ihtiyacının mümkün olduğunca sudan karşılanması gerekir. Ayrıca Ramazan ayının son yıllarda yaz aylarına rastlaması sebebiyle sahurda içilen çay miktarı azalır ve daha serin içecekler tercih edilir. Damak tadı olarak çay seviliyorsa içilebilir ancak çaylar açık ve şekersiz olmalıdır. Koyu çaylar daha sonra uykuya geçişi zorlaştırabilir. Siyah çay yerine bitki çayları da tercih edilebilir. Soğuk meyve çayları yine sahur için içecek alternatifi olarak kullanılabilir. Çay konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli husus şekersiz olmasıdır. Gereğinden fazla alınan çay şekeri gün içerisinde şekerin düşmesine neden olabilir. İlk içildiğinde kan şekerini yükseltip enerji veriyor gibi görünse de ilerleyen saatlerde kan şekerinde ani düşüşlere neden olabilir. Uzun saatli oruçlarda zorlayıcı bir faktör olabileceğinden tüketiminde dikkatli olunmalıdır. Soğuk içeceklere en iyi alternatif ise süt ve ayrandır. İçerisinde protein bulunduğu için tok tutma süresi çaylara göre daha uzundur. Ayrıca kalsiyum açısından zengin olduğundan Ramazanda vücudun önemli bir gereksinimini karşılar.

Sahur kahvaltı şeklinde yapılmalı

Sahur alışkanlıkları her aileye göre değişkenlik gösterir. Bazı evlerde kahvaltı ağırlıklı bir sahur yapılırken bazılarında ise yemek yenir. Her iki durumda da besin olarak doğru hazırlanmış bir sahur önem taşır. Eğer tercih yapılması gerekiyorsa da, kahvaltı modeli öncelikli olmalıdır. Peynir, sahurdaki en değerli besinlerdendir ve tok tutma oranı yüksektir. Ayrıca diğer süt ürünlerinde olduğu gibi kalsiyum ve protein içerir. Yağlı peynirler ertesi gün su ihtiyacını arttırabilir. Diğer önemli bir gerekçe de daha az yağlı peynirlerin kalsiyum ve protein oranlarının daha yüksek olmasıdır. Ayrıca tuz oranı da düşük olmalıdır. Yağlı yiyecekler susattığı gibi tuzlu peynirler de ertesi gün susatabilir. Ortalama 60 gr yani en az 2 dilim kadar peynir, sahurda yenmelidir. Daha fazla tüketimi kişiden kişiye göre değişebilir.

Protein depoları: Peynir ve yumurta

Peynirin en iyi arkadaşlarından biri yumurtadır. Vücutta proteini yüzde 100 kullanılabilen tek besindir. Bu nedenle direncin düşmemesi için sahurda yumurta yenmesini tavsiye ediyoruz. Yumurta pişirilirken damak tadına göre farklı şekillerde lezzetlendirilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise yumurtanın pişirme yönteminin çok yağlı olmamasıdır. Haşlanmış, az yağlı omlet veya çılbır iyi birer alternatiftir. Peynir ve yumurta sahurda olması gereken en önemli iki besindir. Bunların dışında diğer kahvaltı çeşitleri de tüketilebilir. Zeytin yenilecekse 5 adetle sınırlandırılması idealdir. Reçel veya bal da herhangi bir sağlık sorunu yoksa 1 tatlı kaşığı kadar yenilebilir. Şarküteri ürünleri dediğimiz sucuk, salam, sosis gibi yiyecekler ertesi gün rahatsız edebilir ve susatabilir. Bu nedenle sahurda çok bulundurulmamalıdır.

Tam tahıllı ekmekler tok tutar

Kahvaltılıkların yanında yenilecek ekmek veya diğer hamur işlerinde de doğru tercihler yapılmalıdır. Ekmek yenilecekse tam tahıl ekmekleri her zaman öncelikli olmalıdır. Sadece sahurda değil diğer zamanlarda da doğru ekmek seçimi önemlidir. Tam tahıllı ekmekler hem daha tok tutar hem de beyaz ekmeğe göre daha çok B vitamini içerir. Ayrıca lifli olması sebebiyle Ramazanda oluşabilecek kabızlık şikayetinin giderilmesine de yardımcı olur.

Vücut direnci için sebze ve meyve tüketin

Vitamin ve lif ihtiyacının en önemli kaynakları sebze ve meyvelerdir. Bu nedenle iftarda olduğu gibi sahurda da sebzelere ve meyvelere mutlaka yer verilmelidir. Sebze ve meyveler söğüş olarak yenilebileceği gibi az yağlı salatalar da yapılabilir. Bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi ve vücut direncinin artması için de mevsim meyvelerinden bir porsiyon mutlaka yenmelidir. Örneğin sahurda karpuz tüketmek iyi bir seçenek olabilir.

Çorba mideyi yormaz

Tüm bu alternatifler kahvaltı için en ideal seçimlerdir. Diğer yandan sulu yemek isteyen kişilerin uygun seçimler yapmaları, kahvaltı menüsünde olduğu gibi besinlerin içeriğine ve pişirme şartlarına dikkat etmeleri gerekir. Sahurda çorba içilecekse besleyici değeri yüksek çorbalar tercih edilebilir. Ezogelin, mercimek, yayla çorbası veya yumurtayla terbiye edilmiş çorbalar olabilir. Hafif olmaları ve mideyi yormamaları nedeniyle rahatlıkla tüketilebilir. Unlu çorbalar çabuk acıktırabileceğinden tercih edilmemelidir.

Her öğünde yer alması gereken sebzeler, az etli bir sebze yemeği ya da zeytinyağlı olarak pişirilmelidir. Bunların hiçbiri yoksa renkli bir salatanın sofrada yer alması gerekir. Ne kadar farklı sebze kullanılırsa o kadar farklı vitamin alınmış olur. Her rengin sağladığı vitamin ve antioksidan etki farklıdır. Bir ay uzun bir süre olduğundan vücudun gerek duyduğu tüm ihtiyaçlar doğru karşılanmalıdır.

Ağır et yemekleri ve kızartmalar yasak

Ağır et yemekleri ve kızarmış etler sahurda yer almamalıdır. Et yenecekse yemeklerin içinde kıyma veya kuşbaşı olarak tercih edilebilir. Sahurda tüketilecek etlerin az yağlı olmasına dikkat edilmeli ve mümkünse haşlanmış olarak tüketilmesi gerekir. İçerisinde yine bir miktar sebze olması hem yemeği hafifletecek hem de vitamin değerini arttıracaktır.

Muhteşem ikili: Bulgur pilavı ve komposto

Ramazan ritüellerinden bir tanesi de sahurda pilav yemektir. Bu alışkanlığı pirinç pilavından bulgur pilavına çevirmekte yarar vardır. Pirinç pilavı tıpkı beyaz ekmek gibi kan şekerini hızlı yükseltip, düşürerek kişiyi daha kolay acıktırabilir. Ayrıca vitamin değeri daha düşüktür. Oysa bulgur pilavı uzun süre tok tutar ve içerisindeki B gurubu vitaminlerle öğünün ve günün gereksinimini karşılamada önemli rol oynar. Pilavların yanında içilen komposto da Ramazan ayına ait önemli bir gelenektir. Geleneklerin yaşatılması güzeldir ancak günümüze uyarlanmasında yarar vardır. Yapılacak komposto ya da hoşaflarda kullanılan şekerin miktarı azaltılmalıdır. Azaltılan şeker yerine tarçın çubukları kullanılarak kompostonun lezzetlendirilmesi sağlanabilir.

Hangi içerik tercih edilirse edilsin yemekleri yavaş yemek gerekir. Hızlı yenilen yemeğin ardından uyunduğunda uyku kalitesinde bozukluk olmakla beraber mide ve barsak sindiriminde sorunlar yaşanabilir. Bir ay boyunca yapılacak yanlış yeme biçimi kişide kalıcı hasarlar oluşturabilir. Unutulmamalıdır ki Ramazan haricinde ihtiyacımız olan tüm besinleri almamız nasıl gerekiyorsa, Ramazan döneminde de bu ihtiyaçları doğru karşılamamız şarttır. İftarla sahur arasındaki zaman dilimi önemli olduğundan, tüketilecek yemekler planlanırken bu ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmalıdır.

İdeal Sahur Menüsü:

1 Bardak Süt
2 Dilim peynir
1 Yumurta
10 fındık veya 10 badem veya 3 tam ceviz
1 avuç taze meyve
2-3 dilim tam tahıl ekmeği

 

Devamını Oku